Günlük yaşamımızda da bu böyledir, toplumsal hayatta da. Tarih de bu tür örneklerle doludur. Arsana, evine barkına sahip olmazsan birileri elinden almaya kalkar. Memleketine sahip çıkamazsan birileri talip olur.
Artvin Yusufeli'ne turist ayağına gelen iki Rus bir çanta dolusu kelebek ve böcek toplamışlar. Köylüler tarafından ihbar edilmeseler memleketin kelebeğini ve böceğini yurt dışına kaçıracaklardı muhtemelen. Öncelikle köylüleri tebrik etmek lazım bu sorumlu davranışlarından ötürü. Sonra da kaçırılmasına engel olduklarımızın dışında acaba nelerin elimizden alınıp götürüldüğü sorusunu sormalıyız kendimize. Memleketimizin zenginlikleriyle övünmek elbette ki hakkımız ama "bu zengiliklerden ne kadar faydalanıyoruz, bu zenginliklere ne kadar sahip çıkıyoruz veya bu zenginliklerin ne kadar farkındayız" soruları da dolaşmalı aklımızda.
Bir önerim var konuya dair. Bir büyük gazetenin ilavesi olan ve yıllardır adına magazin, televizyon vs ödülleri dağıtan "Kelebek", keşke bu memleketin doğal güzellikleri adına da bir kampanya yürütse, biz de memleketin "dişi" güzellikleriyle ilginelmek yerine doal güzellikleriyle ilgilensek biraz. Bu nahoş haber olmasaydı kaç kişi Yusufeli gibi küçük bir ilçenin kırsalında böylesine bir doğal güzelliğin ve zengilnliğin olduğundan haberdar olurdu acaba?
Toprağa, doğaya, suya, tüm zenginliklere sahip çıkmalı. Tüm insani değerler ve gelecek nesiller için...
Kelebek Etkisi teorisi denilince akla gelen ilk isim Edward Lorenz ne demişti hem: "Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder