2011 yılından itibaren yürürlükte olan Ortaöğretim Kurumları
İngilizce Dersi Öğretim Programını daha önceki programlardan ayıran en temel
özelliğinin programının felsefesinin güncel İngilizce Öğretimi yaklaşımlarına eskilere
oranla daha çok dayandığı kanaatindeyim. Öyle ki, programla birlikte ilk kez Diller
İçin Avrupa Ortak Başvuru Metni’nde belirtilen A1, A2, B1, B2 ve C1 seviyeleriyle
resmen tanışmış olduk. Lakin uygulama aşamasına gelindiğinde işlerin biraz
karmaşık bir hal aldığı gerçeğiyle yüzleştik. Program biz İngilizce
Öğretmenleri zümresinden tıpkı bir dil kursu işletiyormuşçasına hareket
etmemizi istiyordu. Ortaöğretim hayatına yeni başlayan 9.sınıf seviyesindeki
öğrencilere seviye tespit sınavı yapılması ve farklı dil seviyelerine göre
sınıflar oluşturulması buna en somut örnek. Neyse ki, “okulun fiziki şartlarını
ve imkânlarını göz önünde bulundurmak” gibi bize sığınacak bir liman düşündüklerinden,
işlerin arapsaçına dönmesinden kurtarıldık.
Bu satırları yazmamdaki asıl sebebe geleyim: 3 yıldır
yürürlükte olan Ortaöğretim Kurumları İngilizce Dersi Öğretim Programını henüz
tam olarak idrak etmiş bulunduğumu düşünüyorum. (Eş, dost ve zümre arkadaşlarıma duyurulur). Hala daha kendimden emin konuşamamın haklı gerekçeleri var elbet. 3 farklı okul türüne, 5 farklı (ana) dil seviyesine, 3 farklı başlangıç türüne
(A1,A2 ve B1) göre hazırlanmış kazanım tabloları içeren 557 (beş yüz elli) sayfalık
öğretim programı olursa, bu kazanım tablolarının bir sayfasında alt dil
seviyelerine göre kazanımlar, diğer sayfasında bu kazanımların açıklamaları
olursa programı idrak etmek elbette kısa sürmez. Ama asıl bu kadar uzun
sürmesinin sebebi, A2 seviyesinden başlayan hazırlık sınıflarının mezun
olduklarında B.2.1 seviyesine ulaşmaları (elbette kağıt üzerinde) ve B
seviyesinde bir kitapla henüz tanışmamamızdır. Bu vesileyle şunu da idrak etmiş
oldum: Nevi şahsına münhasır bir bakanlıkta beklenilenden daha üst düzey
uzmanlık gerektiren bir iş yapıyor(muş)uz.
Dikkat! Yazımın bundan sonraki kısmı “buradan yetkililere
sesleniyorum” modunda devam edecektir:
Sayın MEB, 3 yıldır idrak etmeye çalıştığımız 557 sayfalık
öğretim programının yerine yeni bir öğretim programı hazırlıyorsunuz. Zira
taslak programı görme ve görüş bildirme fırsatımız oldu. Bir iki kelam da
buradan etmek isterim.
1. Lütfen seviye sınıfları oluşturmak gibi devlet
okullarının gerçekleriyle bağdaşmayan bir uygulamayı kaldırarak akıllıca bir iş
yaptığınız gibi, Sosyal Bilimler Liseleri gibi hazırlık sınıfı olan okul
türlerinin tüm sınıflarına göre kazanımlar içeren bir bölüm ayırınız.
(Görüşlerimde bundan bahsetmiştim).
2. Lütfen kalıcı bir müfredat olsun. (en azından Alex
Ferguson’un Manchester United’ın başında olduğu sürenin yarısı kadar
hayatımızda kalsın). Dil öğretimi yaklaşımları öyle 3-4 senede değişmediği
gibi, öğretim programının da 3-5 senede bir değişmesine gerek olmadığı
kanaatindeyim.
3. Yeni öğretim programını daha anlamlı kılacak, “ilk, orta
ve yüksek öğrenim hayatı boyunca İngilizce dersi görülüyor ama buna rağmen
kimse konuşamıyor” minvalindeki haklı eleştirileri bertaraf edecek bir
anlayışın hakim olduğu “Ulusal Yabancı Dil Öğretimi Seferberliği” başlatalım. İddia
ediyorum (Genel kurulda konuşan grup başkan vekili modu): Ne büyük bütçelere, ne yurt dışı desteğine ne de çok sayıda hizmet alımına ihtiyacımız var. Bizzat zaman, ama ille de sahada çalışan öğretmenlerce desteklenmiş iyi bir akademik kadroya ihtiyacımız var.
4. Öğretim programı, bir dersin anayasasıysa, öğretmenine
yol gösterici olmalı, işin felsefesini iyi anlatmalı.
5. Selam eder, ellerinizden öperim.
Özgür ERGİN / 14 yıllık İngilizce Öğretmeni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder