18 Ocak 2013 Cuma

KPDS+ÜDS=YDS

ÖSYM, her yıl ikişer kez yapılan ÜDS ve KPDS yerine yılda 2 defa Yabancı Dil Bilgisi Seviye Belirleme Sınavı (YDS) yapılacağını duyurdu ve 2013 sınav takvimine bu sınavın yapılacağı tarihi ve başvuru tarihlerini yerleştirdi. İlk kez ALES'e giren biri olarak o dönemde LES sonrası nelerin değişeceğine dair soruların sıkça ve yüksek sesle sorulduğunu anımsıyorum. Bu değişiklik ne kadar ses getirdi bilmiyorum ama benzer soru işaretlerinin bu dönemde de oluştuğunu zannediyorum. İletiyi yazmadan bir nabız yoklaması yapmak istedim ama somut şeyler bulamadım. Değişikliğe dair birbirinin benzeri haberler yayınlamış eğitim içerikli web siteleri, hepsi o. Sınavla ilgili merak edilenler ve söylenebilecekleri birkaç başlık altında toplamaya çalıştım.

YDS 2013 İlkbahar Sınavı Ne Zaman Yapılacak? Sınav Başvuru Tarihi Nedir?
Sınav 07 Nisan 2013 günü gerçekleştirilecek. Sınava 18-27 Şubat 2013 tarihleri arasında başvurulabilecek.

Sınavın İçeriği Nasıl Olacak?
4-5 yıl önce KPDS' nin kalkacağını ve yerine TOEFL benzeri bir sınav geleceğini duymuştum. Aradan geçen sürede bunun söylenti oladuğunu düşünmeye başlasam da, bu sınav değişikliği ile beraber yakın bir gelecekte bizi radikal bir değişikliğin bekliyor olduğunu düşünmeye başladım. İlerleyen dönemlerde sınavın dinleme, yazma, okuduğunu anlama gibi aşamaları olan, bilgisayar destekli TOEFL benzeri bir sınava dönüşeceğini düşünüyorum. ÖSYM'nin bunun için hazırlıklara başladğı veya planlarının olduğuna dair yetkili ağızdan çıkan açıklamalar görmedim ama sanırım şartlar ÖSYM'yi bunu yapmaya zorlayacaktır. Kaldı ki, 28518 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yabancı Dil Bilgisi Seviye Belirleme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 8.maddesi bunun habercisi gibi: 
  
MADDE 8 – (1) Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı çoktan seçmeli test olarak yapılır. Ancak, protokolde belirlenmesi kaydıyla sınavın gerçekleştirilmesine ilişkin farklı usuller uygulanabilir.

Şimdiki aşamada ise ÖSYM tarafından adayların YDS'ye tıpkı KPDS ve ÜDS'ye çalıştıkları gibi çalışmaları isteniyor. 2013 İlkbahar ve Sonbahar Sınavlarında sıradışı farklılıklar olmayacak gibi görünüyor haliyle. Yalnız ÜDS'deki Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler, Sağlık Bilimleri ayrımı ortadan kalacaktır. En azından bu konuda herhangi bir yoruma rastlamadım. 

KPDS ve ÜDS Puanları  Ne Olacak?
ÖSYM, puanların geçerliliğinin korunacağını beyan etmiş. 

Dil Tazminatı ortadan kalıyor mu?
Hayır. Kamu Personeli dil tazminatı almaya devam edecek. 

Değişikliğin Nedeni Nedir?
Bizde değişikliklerin felsefesi, kanun koyucuların değişikliğe hazırlandığı dönemlerde en yetkili ağızdan yapılmıyor. Ya önceden fısıltı gazetesinden bazı şeyleri okuyor, duyuyoruz, ya değişiklikten sonra bazı açıklamalarda bulunuluyor ya da bu düşünce altyapısını anlama işi kamuoyunun algı kapasitesine bırakılıyor. Bu gözlemim, buradaki değişklik için de geçerli diyebilirim. Çünkü ortada bir yönetmelik, devamında ÖSYM'nin yaptığı bir açıklama (bazı internet sitelerinden okudum) ve sınav otoritelerinin görüşleri var yalnızca. KPSS gibi, içinde yabancı dil soruları olan bazı sınavlarda bundan sonra yabancı dil sorusu olmayacağından hareketle, YDS'nin yabancı dil ile ilgili tek ve en geçerli ölçme değerlendirme aracı olması planlanıyor. 

Değişiklik üzerine benim şahsi düşüncem de uluslararası geçerliliği olan ve çağdaş dil öğretimi yaklaşımlarına aykırı olmayan/daha yatkın olan prestijli bir dil sınavına olan ihtiyacın ÖSYM'yi bu değişkliği yapmaya zorlaması. Çünkü, kendine has bir tarzı olan, insanların dili öğrenmek için değil de sınavı geçmek için yeteneklerini geliştirdiği bir sisteme dönüşmüştü KPDS, ÜDS sınavları. Bu yüzden de 70-80 gibi notlar alıp yabancı dilde bir makale yazamayan veya yabancı dilde gerçekleştirilen bilimsel toplantılara iştirak edemeyen akademisyenlerimiz oldu. Dilbilgimiz, kelime bilgimiz İngilizlerle yarışırken, İngilizle, amerikalıyla konuşmayı beceremedik. Nasıl değerlendirileceğimizin öğrenme biçimimizi etkilediği düşüncesinden yola çıkarsak konuşma, yazma, dinleme, okuduğunu anlama becerileriyle ölçülüp değerlendirilecek olanların buna göre sınava hazırlanackları, dolayısıyla buna göre öğrenecekleri düşüncesi de doğru olacaktır kanaatindeyim. Ama şu aşamada bu değişiklik isim değişikliğinden öteye gitmeyecek gibi görünüyor, sadece ilerisi için bir ipucu veya umut anlamına geliyor.

25 Eylül 2012 Salı

Bu Kılıkta Öğretmek


Özellikle bizim neslin öğrenciliği ile öğretmenliği arasında geçen 10-15 yıl içinde meydana gelen değişimin boyutlarını anlatmak için sayfalar dolusu yazı yazılabilir. Eğitimde bilgisayar ve internetin  vazgeçilmez bir unsur olmaya başlamasıyla bizim öğretmenliğe başlamamız aynı döneme denk geliyor aşağı yukarı. Günlük planlar yerine öğretmen kılavuz kitapları kullanır olduk örneğin. Geleneksel öğretim yöntemlerini terk ediyoruz yavaş yavaş. Eğitimde sıradışı, yenilikçi ve en önemlisi öğrenciyi merkeze alan bir anlayış hakim oluyor. 40-45 dakika boyunca ders anlatmayı değil, ders öncesi hazırlık yapıp, derste orkestrayı yöneten şef gibi davranmamızı öneriyor çağdaş yaklaşımlar. Gel gelelim, derse yön veren, öğrencilerin öğrenmelerine rehberlik eden birer rehber, bazen bir aktör, bazen de bir yönetmen gibi davranırken geleneksel öğretmen kılık-kıyafetiyle yola devam etmek sizce de bir tezat değil mi?

Tedrisat meselelerine ciddiyetle yakalaşan bir muallim mi olalım, derslerinde etkileşimli tahtayı kullanan, yaratıcı dramayı, oyunları ve nice uygulamayı dersine dahil etmiş çağdaş öğretmen mi? Takım elbise ikinci olasılığın önünde büyük bir engel gibi durmuyor belki ama takıldığım nokta sabit zihinlilik. Hadi kot pantolon, t-shirt fikri size korkutucu geliyor diyelim, bir keten pantolon bir gömlek giymekle ne kaybederiz acaba?

Bakanlar, milletvekilleri, memurlar, öğretmenler, garsonlar, damatlar ve dahi Polat Alemdarlar, Mematiler gibi çok geniş bir skalada giyilmesi tercih edilen takım elbisenin başlarda ayrıcalık, ciddiyet vb. gibi ağır bir misyonu vardıysa da zaten artık kalmamıştır. Sonuç olarak bir zamanlar oturduğu masasından talebelerine dersin konusunu bir bir anlatan, soru sorup cevap bekleyen, öğrenciyi tahtaya kaldırıp sözlü yapan öğretmen artık derste amiyane tabirle maymuna dönüyor. Hem de halinden memnun bir şekilde. Bir de elini kolunu oynatırken, tahtayı kullanırken ve oyunculuğunu kullanırken ceketin verdiği rahatsızlık olmasa daha güzel olacak sanki..

17 Haziran 2012 Pazar

Hakim Bey

Mehmet Erdem

"Şikayetim Var Cümle Yasaktan"

Afili Filintalar'da Murat Menteş'in bir iletisiyle tanıştım Mehmet Erdemle ve bugünlerde çok dinlenen şarkısı Hakim Bey'le. Bu Sezen Aksu şarkısının aslında Zülfü Livaneli yorumunu dinlemişliğim vardı ama nedense ilk kez dinliyormuşum gibi hissettim.

Diziler unutulmaya yüz tutmuş pek çok eski şarkıyı/türküyü yeniden gündeme getiriyorlar bildiğiniz gibi. Mehmet Erdem'in yorumu henüz yeni olsa da, Kuzey Güney gibi ilgiyle izlenen bir dizide yer verilmeseydi bu kadar ilgi çeker miydi tartışılır.

İletiyi şarkının son dörtlüğü ile bitirip, Mehmet Erdem'e kulak verelim.

Sussan olmuyor susmasan olmaz
Dil dursa Hakim Bey tende can durmaz
Yazsan olmuyor yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma tek durmaz



5 Nisan 2012 Perşembe

TTNTSBL'de Sinema Günleri


Perşembe günleri hazırlık sınıflarının ve dokuzuncu sınıfların derslerinin erken saatte bitmesini de fırsat bilerek ders çıkışında birlikte film izlemek için fırsat oluşturduk ve buna da Sinema Günleri adını verdik. 2 haftadır bu etkinliği gerçekleştiriyoruz ve 25 kişilik bir izleyici kitlesiyle ilk hafta Charles Chaplin'in Modern Times (Modern Zamanlar) filmini, ikinci hafta da Ruanda'da 1994'te meydana gelen ve neredeyse 1 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanan iç savaşın konu edildiği Hotel Rwanda (Otel Ruanda) filmlerini izledik.

Bu etkinliğe başlarken amacım öğrencilere yeni pencereler açmak, film zevklerine yeni türler, aktörler, yönetmenler eklemek ve okulda servis beklerken geçirecekleri zamanı bir sanat etkinliğiyle değerlendirmelerini sağlamaktı. Filmi izleyip 1,5-2 saat eğlenmekten de öteye, filmle ilgili duygu ve düşüncelerini küçük not kağıtlarına yazıp, bir panoya asmak suretiyle diğer öğrenci ve öğretmenleriyle paylaşmalarını da istedim. Kırmadılar sağolsunlar, ertesi gün not kağıtlarını getirip panoya astılar. Ben de film repliklerini, film eleştirilerini, filmle ilgili bazı detayları araştırıp, bunları o panoda okul ahalisiyle paylaştım. Panomuzun adı çok yaratıcı olmadı ama olsun: Yedinci Sanat...

Haftaya hangi filmi izleriz bilmiyorum. Siyah beyaz bir film, belki bir uzakdoğu filmi veya bir İran Sineması örneği... Film çıkışında teşekkürü esirgemeyen, ertesi hafta izleyeceğimiz filmle ilgili ipucu peşinde koşan öğrencilere, bu ve benzeri etkinlikler konusunda bizi cesaretlendiren yönetici kadrosuna sahip olduktan sonra ne izleyeceğimize karar vermek hiç de zor olmuyor.

Sağlıcakla kalın...

31 Mart 2012 Cumartesi

Comenius Hizmet İçi Eğitim Faaliyeti Başvuru Formu

Katıldığım HIE kursuyla ilgili blogda deneyimlerimi, görüşlerimi paylaşmış ve gidecekler için tavsiyelerde bulunmuştum. (ilgili yazı 1 - ilgili yazı 2). Başvuru günü yaklaşınca (2012 Comenius HIE Faaliyeti 2.dönem başvuruları için son başvuru tarihi  30 Nisan) bu başlıklara talep artıyor ve gerek sayfadaki yorumlar, gerek mail veya facebook yoluyla başvuru formumu gönderip gönderemeyeceğimi soran pek çok mail alıyorum. Daha önceki talepleri geri çevirmiştim ve gerekçe olarak da herkese formu gönderdikten sonra çok kullanılması sebebiyle yarardan çok zarar verecek olmasıydı.

Benzer maillerin sıklığı artınca, bu taleplere yanıt vermek amacıyla başvuru formunun ekran görüntülerini paylaşmaya karar verdim. Yalnız örnek olsun diye kullanmanızı, sadece sizin değil, onlarca adayın da bu form ve/veya benzerlerini örnek olarak kullanacağını, özgünlüğün size artı puan kazandıracağını da hesaba katarak, içeriğe çok takılmamanızı öneririm. Ne gibi şeyler yazılabilir diye bakın ama bence daha dolu dolu ve özgün yazmanızda fayda var. Zira bu form o dönemde beni kursa götürecek puanı aldı ama şimdi almayabilir.

 Başvuran adaylara başarılar dilerim. Umarım keyifli bir tecrübe olur sizin için.



26 Şubat 2012 Pazar

Türk Kafası


(...) 1 Temmuz günü Abdülaziz ve beraberindekiler, yeni icat edilmiş makinelerin görücüye çıktığı sergiyi gezmektedirler. Padişah, çember şeklinde bir çember ve önünde asılı kadife kaplı bir toptan oluşan makinenin önünde durur. bu günümüz lunaparklarında da görülen, topa atılan yumrukla kol kuvvetinin ölçüldüğü ilkel bir makinedir. Osmanlı sultanı topun aldığı darbeye göre ibrenin cetvel üstünde hareket ettiği dinamometrenin adını sorar. Kısa süren bir kararsızlığın ardından bir Fransız yetkili yutkunarak yanıt verir: "Tete Turkue"

Mevsim yazdır ama buz gibi bir hava eser ortalıkta... Fransız mucit "Türk Kafası" adını verdiği makinenin önünde Osmanlı Padişahının duracağını nereden bilebilirdi ki. Demek Avrupa için Türk kafası yumruk atmaya yarıyordu.

Sessizliği Abdülaziz bozar: "Halil Paşa, göster bakalım şunlara Türk kolunun kuvvetini".

Kayserili Halil Paşa Abdülaziz gibi heybetli birisidir. "Emriniz başım üstüne hünkarım" dedikten sonra ceketini çıkarır ve gömleğinin kollarını sıvar. Herkes nefesini tutmuş olacakları beklemektedir. Halil Paşa yaradana sığınıp öyle bir yumruk savurur ki, dinamometrenin dağılan yuvarlak ibresi bir Fransız'ın, kopan topu bir Fransız'ın, yayları da etrafta toplanan öteki diğer Fransızların ayaklarının dibine savrulur. Dağılan makinenin karşısındaki Halil Paşa alaycı bir dille şunları söyler: "Bu Türk kafası değildir; Türk'ün kafasına vurulamaz. Bu olsa olsa Avrupa kafası olmalı ki bir vuruşta dağıldı" (...)

Sunay Akın / Bir Çift Ayakkabı / T.İş Bankası Kültür Yayınları

25 Şubat 2012 Cumartesi

Hayırlı Evlat Vincent

New Jersey'de yaşayan yaşlı bir İtalyan her sene olduğu gibi bahşesine domates yetiştirmek ister. Toprak çok sert olduğundan çalışmak çok güçtür. Daha önce ona yardım eden tek oğlu Vincent ise hapistedir. Oğluna bir mektup yazar ve bo sorunundan bahseder. 

"Sevgili Vincent,
Kendimi çok üzgün hissediyorum, çünkü bu yıl bahçede domates yetiştiremeyeceğim gibi görünüyor. Bahçeyi kazmayacak kadar yaşlanıyorum. Burada olsaydın sorunlarım çözülürdü. Tıpkı eski günlerdeki gibi benim için bahçeyi kazmaktan mutlu olacağından eminim.  Sevgiler. Baban."

Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup alır.

"Sevgili babacığım, 
 Bahçeyi sakın kazma. Oraya ceset gömmüştüm. Sevgiler. Vinnie"

Bir sonraki sabah 4'te, FBI ajanları ve polisler eve gelir ve tüm bahçeyi kazarlar ama ceset bulamazlar. Yaşlı adamdan özür dileyip ayrılırlar. Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha alır. 

"Sevgili babacığım,
Git ve domateslerini yetiştir. Bu şartlar altında yapabileceğimin en iyisi bu. Seni seviyorum. Vinnie"